Kişisel Gelişim aslında yıllardır içinde olduğum sektör artık kitaplarıyla seminerleri ile uygulama atölyeleri hatta daha spritüel inziva kamplarıyla büyük bir endüstriye dönüştü.
Uzun yıllardır uğraştığım felsefi akımlar ile taban tabana zıt bir gelişim süreci insanların önüne getirip koyuluyor. Hepimize dayatılan temel bir fikir ne pahasına olursa olsun mutlu olmak ne pahasına olursa olsun gelişmek. Bunun için dayatılan öğretiler ise sanki bir tekstil atölyesinden çıkmış aynı kesime sahip belki biraz renkleri farklı elbiseler gibi.
Bütün toplumun aynı bakış açısı ile mutluluğa ulaşmasının mümkün olmadığını biraz düşünen herkes bilir. Özellikle farklı coğrafyalardan ithal edilen sizin kültürünüzü bile tanımayan öğretilerin nasıl işimize yarayacağını bile bilemiyoruz. Gündelik tavsiyelerin gelenekselden en büyük farkı yaşanan zahmetlerden sıyrılıp direkt mutluluğa yelken açacak önerilerde bulunmasıdır. Çekilecek zahmet ve acıları direkt atlayarak sadece olumlu düşünmenin işe yarayacağını söyleyen bu kolaycı yaklaşımlar hayatımızdaki bütün kiri pası halının altına süpürüp evin güzel gözüktüğünü sanmamızı sağlayacak öğretilerle dolu. Yeter ki ev temiz gözüksün halının altında ne olacağının önemi yok.
Oysaki gerçek ekoller acıdan kaçmazlar tam tersine önce onu kabullenirler. Tasavvuf ekolünde mutluluk odaları değil çilehaneler vardır. Aslında acı çekmek ve en önemlisi bunun farkında olmak bizi geliştiren en önemli unsurdur. Ancak buradaki acı çekme kavramı arabesk bir üzüntü ile aynı anlama gelmez. Farkındalığı yükselten acı bizim bilinç seviyemizi de yukarı çekip olayları daha iyi anlamamızı sağlayacaktır.
Spor arabasını satıp bilgeliğe yola çıkan bilge olduğunu iddia eden insanlar arabayı neden bağışlamak yerine satmıştır yıllardan beri hiç bilemeyiz. Aslında kavramlar o kadar birbirine karışmıştır ki birbiri yerine kullanıldığı için artık anlaşılmaz hale gelmiştir. Mesela ulaşılmak istenilen mutluluk ile haz aynı anlamda kullanılırken, bizi geliştirecek olan acılarda üzüntü ile karıştırılmaktadır. Yapılan çoğu egzersiz ya da tavsiye kişinin moralini anlık olarak yükseltmekte verilen telkinlerin etkisi ile bir şeylerin düzeldiğini sanan insanlar karşılaştıkları ilk zorlukta yeniden dağılmaktadırlar.
Bugün insanların neden hep mutlu hep iyi olması istenmektedir?
Tüketim toplumlarının en büyük düsturu sürekli bir şeyler tüketecek kişiler bulmaktır. İnsanlara neden mutlu olmaları gerektiği sürekli söylenmektedir. Çünkü mutlu insan hedeflerine daha iyi koşabilir. Peki bu hedefler gerçekten size mi aittir yoksa dizayn edilen bir hayatın tezahürü olacak mutluluklar mıdır? Mutlu insan iyi şeylere layıktır bu iyi şeyler ise tüketim toplumu için üretilen her türlü şeydir. Fiziki dünyada yeterli olan şeyler oysaki ne kadar azdır. Fiziki dünyada elimizdekiler ne kadar artarsa onları korumak ve hatta daha fazlasına sahip olmak için içimizdeki huzursuzluk sürekli artacaktır.
Bugün insanlar kişisel gelişim eğitimlerine büyüklü küçüklü sıkıntılar çekmeye başladıklarında gelirler. Aslında bu tür eğitim istekleri aynı sorularla başlar ben kimim? Ben gerçekten bunları mı istiyorum? Gerçekten neleri hak ediyorum? Aslında sorulan sorular doğrudur bununla birlikte bir endüstriye dönüşen kişisel gelişim sektöründen gelen cevaplar yanlış olabilir. İnsan zor duruma düşmüş ise yanlışlara kolay kayabilir. Böyle bir durumda mücadele et cümlesinden değil mutlu ol senin hakkın bu cümlesinden hoşlanırız. Peki bir gelişim süreci takip edilmeden sonsuz huzur ve mutluluğa ulaşmak mümkün müdür. Bu üzüntülü halimiz ile güzel enerjileri yaymak nasıl mümkün olacaktır. Ancak bize söylenen bu ve bizde inanmak istediklerimiz söylendiğinde itiraz etmeyiz. Unutmayalım ki kişilik geliştirilmek istenmez kişiliğin asıl ihtiyacı gelişmek değil fazlalıklarından kurtulmaktır. Bu da bırakarak yani bizi geliştirecek acının içinden geçerek olur.
BU DURUMDAN NASIL KURTULABİLİRZ?
Peki ne yapmalıyız? Bu arayış sürecine girdiysek neler yaparak gerçekten yol kat edebiliriz? Aslında bunun için yapılacak şey çok basittir. Basite dönmek insanın doğasına ters düşen şeylerden ilk etapta mümkün olduğunca uzaklaşmak gerekir.
- Öncelikli olarak günümüz kişisel gelişim kitaplarına ilham olan referans kitapları okumaya başlayalım. Bu yeni çıkan kitapları okumaktan daha iyidir. Satış kaygısı ile yazılmamış bu ana kaynaklar doğru yolları daha direkt gösterecektir.
- Subliminal mesajların farkına varmak ve bunlara göre davranış şekillerimizi belirlemeliyiz.
- Basit yaşama dönüp aklımızı karıştıracak her yeni akıma dümen kırmaktan vaz geçmeliyiz. Sonuçta binlerce yıldır bozulmadan gelen öğretiler dönemlere göre değişmeyecektir.
- Kavramları çok iyi öğrenip birbirleri yerine kullanmaktan vaz geçmeliyiz.
- Sahip olduğumuzda bile hala isteyeceğimiz şeyler bizi ileriye taşıyacaktır. Sahip olduğumuzda değerini yitirecek şeylere sadece hak ettiği kadar değer vermeliyiz.
- Bir kitap ya da bir eğitimin hayatımızı değiştirmeyeceğini biliriz. Ancak bize kapı açabileceğini bilerek okumalı ya da araştırmalıyız. Yürüyeceğiniz yolu kimse sizin için yürümeyecektir.
- Doğaya daha çok bakmalı ve ondan öğrenmeye çalışmalıyız. Bazen bir çiçeğin ya da akarsuyun vereceği ilhamı yüzlerce kitap veremez.
Hayatta herkes boyuna göre zorluklarla karşılaşır. Bizde bilincimizin boyunu ne kadar uzatırsak gücümüz o kadar artacaktır. Hayat denen uzun macerada hepimize zorluklarla mücadele edip kendi içimizdeki kaleleri fethedeceğimiz bir güç diliyorum.
“Yaşam Koçu Olmak” adlı makalemi okumak için tıklayınız.
Youtube aboneliği için tıklayınız
M.Göktürk TURUNÇ